(İZMİR)- İzmir’in Dikili ilçesinde faaliyet gösteren Danimarka sermayeli Queen Flowers’ta çalışan işçilerin sendikal mücadele için başlattıkları direniş 4’üncü haftada devam ediyor. Yetki davası duruşması öncesinde İzmir Adliyesi önünde açıklama yapan işçiler, iş yerinde tehdit, mobbing ve baskıya maruz kaldıklarını belirterek “Biz krizin faturası değiliz. Sömürüye karşı ses çıkaran, hakkını isteyen, insanca yaşamak isteyen binlerce işçiyiz. Geçinemiyoruz. Alın terimizin karşılığını istiyoruz" dedi.

İzmir Dikili’de faaliyet gösteren Danimarka merkezli Queen Flowers (Queen Tarım) firmasında çalışan işçilerin, sendikal hakları ve insanca yaşam koşulları için başlattığı direniş 4. haftasına girdi. DİSK’e bağlı Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-SEN) öncülüğünde yürütülen mücadele, İzmir’in yanı sıra İstanbul’daki Danimarka Konsolosluğu önünde de sürdürülüyor. 

İşçiler, bugün görülen yetki davası duruşması öncesinde İzmir Adliyesi önünde açıklama yaptı. İşçiler, “Bu sadece bir yetki davası değil; bu, emeğe, kadına, hukuka karşı sistematik bir saldırıdır” diyerek mücadeleye devam edecekleri mesajını verdi. 

Queen Flowers işçileri, 2024 Kasım ayında Çalışma Bakanlığı tarafından BTO-SEN’in işyerinde yetkili sendika olarak tanındığını hatırlatarak, işverenin bu kararı tanımayıp süreci mahkemeye taşıdığını belirtti. Direnişteki işçilerin çoğunluğunu oluşturan kadın emekçiler, anayasal hakları için verdikleri bu mücadelenin yalnızca mahkeme salonlarında değil, tarlada, iş yerinde, sokakta sürdüğünü vurguladı. 

“Biz krizin faturası değiliz” 

DİSK’e bağlı Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-SEN) Genel Başkanı Mehmet Çak, İzmir Adliyesi önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Queen Flowers işvereni, toplu sözleşme masasında işçilere sıfır zam dayatmaktadır. Bu dayatmayı da şu sözlerle savunmaktadır: ‘Enflasyon yükseldikçe, işçiye vermeden daha çok kazanırız.’ Bu açık itiraf, sadece Queen Flowers patronunun zihniyetini değil; kriz ve enflasyonu birer sömürü aracına çeviren tüm sermaye çevrelerinin gerçek yüzünü ortaya koymaktadır. Bu ülkede patronlar, krizi bahane edip büyüyen enflasyon karşısında işçiyi yoksulluğa mahkûm etmekte; kârlarını katlarken, poğaçayı dahi işçiye çok görmektedir. Queen Flowers örneği, bu gerçeği çarpıcı biçimde gözler önüne sermektedir: İhracat şampiyonu ilan edilen, yurt dışında ödüllerle övülen bu firma, kendi işçisine bir simidi bile 'fazla maliyetli' bulmaktadır. Biz krizin faturası değiliz! Sömürüye karşı ses çıkaran, hakkını isteyen, insanca yaşamak isteyen binlerce işçiyiz. Ve bu ülkenin dört bir yanında olduğu gibi Queen Tarım’da da aynı taleple ayağa kalkıyoruz: Geçinemiyoruz! Alın terimizin karşılığını istiyoruz.”  

“Kadın işçilerin iradesini hiçe saymaktadır” 

Queen Flowers işyerinde kadın işçilere yönelik baskı ve tehditlerin devam ettiğin ibelirten Çak, “Kadın temsilciler, ‘kafana sıkarız’ gibi açık tehditlere maruz kalıyor. Bazı kadın işçilerin evlerine gidilerek aileleri üzerinden sendikadan istifa etmeleri yönünde baskı kuruluyor. İşveren, bu tehditleri görmezden geliyor. Kadın emeğini vitrin süsü gibi kullanarak övünen Queen Flowers yönetimi, kadın işçilerin iradesini hiçe saymaktadır. Tacizci amirler ve tacizci servis şoförleri korunmakta, görevlerine devam ettirilmektedir. Biz bu tabloyu kabul etmiyoruz! Kadınların iradesini kırmaya çalışan her girişim, bu direnişi büyütmekten başka bir sonuç doğurmayacaktır” ifadelerini kullandı. 

“Hem İş Kanunu’na hem de uluslararası sözleşmelere aykırıdır” 

Queen Flowers işvereninin anayasal hakkını kullanan DİSK/BTO-SEN üyesi işçilere sistematik baskı uygulandığını dile getiren Çak, şöyle konuştu:

“İşçiler istifaya zorlanmakta, örgütlü irade parçalanmaya çalışılmaktadır. Bu baskının merkezinde ise çantacı bir sarı sendika yer almaktadır. İşveren, yalnızca bu sarı sendikaya üye olanlara avantaj sağlayacak şekilde hareket etmekte; bayram ikramiyesini DİSK/BTO-SEN üyelerine düşük yatırarak cezalandırmakta, sarı sendikaya üye olanlara ise yüksek tutarlar yatırmaktadır. Bu ödemeler, bordroda ‘avans’ olarak gösterilmekte; işverenin ileride denetime karşı ‘borç verdim’ diyebilmesi ve sendikal örgütlülüğü dağıttığında bu paraları geri istemesinin önü açılmaktadır. İşçiler arasında yaratılan bu fark, sadece ekonomik değil; doğrudan sendikal haklara yönelik açık bir saldırı ve ayrımcılık politikasıdır. Yasal olarak eşit durumda olan işçilerin ücretlerinde sendikal tercihe göre ayrım yapmak hem İş Kanunu’na hem de uluslararası sözleşmelere aykırıdır.”   

Queen Flowers’ın bağlı olduğu Danimarka merkez ofisinin, ILO’nun 87, 98 ve 190 No’lu sözleşmelerine bağlı kalacağı taahhüdünü verdiğini hatırlatan işçiler, özellikle 190 sayılı “Şiddet ve Taciz” sözleşmesinin 6 Haziran 2025 itibarıyla Danimarka’da yürürlüğe girdiği, Türkiye’de kadınlara yönelik baskı, taciz ve tehditlerin sürmesine rağmen Danimarka Konsolosluğu’nun sessiz kalmasının bu suça ortak olmak anlamına geldiğini ifade etti.

İşçiler, şu talepleri sıraladı:

Sendikal hakkımızı tanıyın, işçiyi koruyun, tacizci amirleri ve şoförleri işyerinden uzaklaştırın. Haksızca işten çıkarılan temsilcimizi geri alın. Sarı sendika değil işçilerin iradesi kazansın. Hukuka uyun, makul bir TİS teklifiyle masaya gelin." 

 

Kaynak: ANKA