Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Köylü, taşıyıcı annelik uygulamalarının yaygınlaşması halinde gelecekte nesebi(soyu) belli olmayan kuşaklarla karşı karşıya kalınacağını belirterek, aile yapısı ve çocuk yetiştirme anlayışının toplumun geleceğini doğrudan etkilediğini söyledi.

Bir çocuğun nasıl yetiştirildiğinin sadece bireysel değil, toplumsal sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Köylü, 'Aynı çocuk, doğru bir eğitim ve aile ortamıyla devlet başkanı da olabilir, yanlış bir yetiştirmeyle bebek katiline de dönüşebilir. Bu yüzden çocuk yetiştirme meselesi sıradan bir konu değildir' dedi.

Aile içi bağların zayıflamasının uzun vadeli sonuçlarına dikkat çeken Prof. Dr. Köylü, küçük yaşta aileden koparılan çocukların ileride ebeveynleriyle duygusal bağ kurmakta zorlandığını ifade ederek, 'Çocuğunuzu sürekli kreşe bırakır, aile sıcaklığından uzak büyütürseniz, yaşlandığınızda o çocuk da sizi huzurevine bırakmayı doğal görür' değerlendirmesinde bulundu.

Aile Yılı

OMÜ'nün Aile Yılı etkinliğinde konuşan Prof. Dr. Mustafa Köylü, 'Aile kavramını ve evliliği anlamsızlaştırma projeleri var. Evlilik sanki bir tutsaklık hali, bekârlık özgürlük hali gibi toplumda bir algı oluşturuluyor. Evlilik dışı birlikte yaşam dediğimizde Türkiye'de oranı tam olarak bilmiyoruz. ABD ve Kanada'da bu oran yüzde 50, Avustralya'da yüzde 75 oranında. Dünya neden bu kadar karıştı? Boşanma oranlarının artması bizde de ciddi bir sorun olmaya başladı. Boşanma oranı her sene yüzde 10 artarak devam ediyor. 2024 yılında 187 binden fazla çift boşandı. Dinimiz bir yere kadar boşanmaya müsaade etmiştir. Gerekli ya da zorunlu da olabilir. Bu ameliyata benzer. Kimse durduk yere bir yerini kestirmek istemez, zorunda kalırsanız ameliyat olursunuz ama bunu çok sıradan bir hale getirirseniz o zaman daha çok koruma evleriyle uğraşır dururuz. Boşanma sadece erkekle kadının ayrılma meselesi değildir. Hem ebeveynler hem de çocuklar üzerinde olumsuz etkileri vardır. Çocukların bu süreçte doğrudan bir sorumluluğu yok. Böyle bir durum sonrası travmatik tepkiler, suçluluk duygusu, akademik düşüş ve birçok başka travmanın etkisinde kalırlar. Bizim toplumumuzda sosyal destek denilen anneanne ve babaanne bu boşluğu doldurmaya çalışsa da bir anne ya da babanın yokluğunu kimse karşılayamaz' diye konuştu.

'Çocuğunuzu kreşe götürürseniz, o çocuk da ileride yaşlandığınızda sizi huzurevine götürür'

Küçük yaşlardaki çocukların kreşlere bırakılmasını değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Köylü, şöyle devam etti:

'Kadınların çalışmasına bir şey demiyorum ama en azından 6 yaşına kadar çocuklarına baksınlar. Bir anne sevgisinin yerini ne doldurabilir? Anne sütünün yerine şimdiye kadar bir gıda üretilebildi mi? Hayır. Fiziki ve biyolojik anlamda anne sütü ne kadar önemliyse, duygusal anlamda da annenin sevgisini hiçbir şeyin tutması asla mümkün değil. Doğurganlık oranlarının düşmesi maalesef gelecekte ciddi bir sorun. Bundan sonra ülkemizin bir daha 85 milyonu görme şansı yok. Ciddi sorunlarımızdan biri de gittikçe yaşlanan bir toplum haline gelmemiz. Toplumda şöyle bir denge var: Eğer siz çocuğunuzu sabahleyin elinden tutup kreşe götürürseniz, o çocuk da ileride yaşlandığınızda elinizden tutup sizi huzurevine götürür. Toplumda gerçekten de kreşlerle huzurevlerinin artışı birbirine paralel ilerliyor.'

'Taşıyıcı annelik denilen model ile gelecekte nesebi kime ait belli olmayan bir nesille karşılaşacağız'

Bazı çocuk edinme yollarının dini anlamda sakıncalı olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Köylü, 'Gelecekte gayrimeşru çocuk edinme yolları dediğimiz tuhaf gelişmeler yaşanıyor. 'Taşıyıcı annelik' dediğimiz bir model gelişiyor ki, artık gelecekte bu çocukların dini anlamda da mezhebi ya da nesebi kime ait belli olmayacak. Bu durumlardan daha az etkilenerek nasıl çocuk eğitimi yapmamız gerekiyor? Çocuk eğitiminde nelere dikkat etmeliyiz? İnsan karakterinin yüzde 90'ı 0-6 yaş arasında şekillenir. Dolayısıyla bu yaş grubundaki çocuklarımıza ne kazandırabilirsek o kadar önemli. Kadının çalışmasına karşı değilim, bunu asla tartışmaya bile açmam. Ancak annesinden, babasından uzak ya da yeterli sevgi ve ilgiyi göremeyen bir çocuğun kişiliğinin nasıl gelişeceği ortadadır. Aile, bir toplumun kimliğini taşıyan ve aktaran bir kurumdur. Ailenin alternatifi yoktur. Ekonomik, bilimsel ve teknolojik gelişmeler elbette önemlidir ama en önemlisi güçlü bir aile yapısına sahip olmamızdır' şeklinde konuştu.

'Bir çocuk yetiştirme şekline göre devlet başkanı da olabilir, bebek katili de'

Çocukların yetiştirilme biçiminin gelecekteki karakterleriyle doğru orantılı olduğunu vurgulayan Köylü, 'Mesele çocuğun dünyaya gelmesi değil, nasıl yetiştirildiğidir. Bir çocuk bir şekilde büyür ama ideal anlamda yetiştirilmesi büyük önem taşır. Siz iyi bir çocuk yetiştirirseniz bu kişi bir devlet başkanı da olabilir, ihmal edilirse bir bebek katili de olabilir. Çocuk, dünyanın en büyük nimeti olduğu kadar en büyük sorumluluğudur. Çocuk eğitiminde en önemli şart, ailede mutlu ve huzurlu bir ortam oluşturmaktır. Bu ortam yoksa iyi bir çocuk yetiştirme şansımız da yoktur. Anne psikiyatrist, baba psikolog olsa bile mutlu ve huzurlu değillerse bu mümkün değildir' ifadelerini kullandı.

'Evli erkek ve kadının gözü dışarıda olmayacak'

Mutlu evliliğin sırlarından da bahseden Prof. Dr. Köylü, şunları söyledi:

'Soru şu: Mutlu ve huzurlu bir ailenin özellikleri nelerdir? Birinci şart sadakattir. Erkek ve kadının gözü dışarıda olmayacak. Evlenmişsen eşin odur. Bu hem kadın hem erkek için geçerlidir. Nikâhta ne diyoruz? 'İyi günde, kötü günde; sağlıkta, hastalıkta; gençlikte, yaşlılıkta...' Bunu canı gönülden benimsemek gerekir. İkincisi zaman birlikteliğidir. Ömrümüzü kitap ve makale yazarak geçirdik ama tekrar dünyaya gelsem eşimle ve çocuklarımla daha çok zaman geçirirdim. Zaman akıp gidiyor ve bir daha çocukluk dönemine dönme şansımız olmuyor. Çocuklar 10-12 yaşına geldiğinde zaten sizinle aralarına mesafe koyuyorlar.'

Kaynak: İHA