(İSTANBUL) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Kanal İstanbul projesini referanduma götürmeyi önererek, "Ekrem Başkan bir tweet attı. Erdoğan’a seslendi, ‘Ya Kanal, ya İstanbul’ dedi. ‘Var mısın yine İstanbullulara soralım?’ dedi. ‘Sandığı koy, referandum yapalım’ dedi. Biz de buradan Erdoğan’a sesleniyoruz: Kendine güveniyorsan, sandığı koy İstanbullunun önüne. İstanbullu karar versin ‘İstanbul mu, Kanal İstanbul mu?’ diye" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin İstanbul Başakşehir'de düzenlediği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinginde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın AK Parti milletvekillerine televizyonda konuşmaları için not yolladığını belirterek, "Bu şudur. Adalet ve Kalkınma Partisi ahlaki üstünlüğü, psikolojik üstünlüğü kaybetmiş, zihninde muhalefete düşmüş, Cumhuriyet Halk Partisi’nden ve bu meydandan korkuyor, milletvekillerine nasıl savunma yapacağını anlatıyor. Korkun bizden, biz haklıyız, biz güçlüyüz, biz kazanacağız. Bizden yalancılar, iftiracılar, tek adamın emriyle hak yiyenler korksun. Ama geçmişte bunlara oy da verseler, üyesi de olsalar ne AK Partililer ne MHP’nin seçmenleri korkmasın. Onların yoksulluğunu da bitireceğiz, onların evladına da sarılacağız, bütün Türkiye’yi hep beraber ayağa kaldıracağız" dedi.
"Arap Yarımadası'nın zenginlerine lüks konutlar satarak kente ihanete niyet ettiler"
Özel, "sivil darbe" olarak nitelendirdiği 19 Mart'ın maddi hedefinin Boğaz'ın ve Marmara Denizi'nin dengesini bozacak, büyük İstanbul depremine karşı güvensiz bir ada yaratacak olan Kanal İstanbul projesi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Tayyip Erdoğan ilk kez 2011 yılında ‘Bir çılgın proje’ diye bu projeyi açıklamıştır. 2021'de ‘Altı yılda bitireceğiz’ diye ilk köprünün inşaatına başlamıştır. İstanbul’un muhafızı İmamoğlu projeye geçit vermemiştir. Bir yandan Cumhurbaşkanı Adayımızı hapse atarak ondan kurtulmak için yapılan bir operasyon varken, diğer yandan atacakları kayyım eliyle topraklarınızı ellerinizden alıp, burayı peşkeş çekip Katarlılara, Arap Yarımadası’nın zenginlerine lüks konutlar satarak bu kente ihanete niyet etmişlerdir. Seçimlerde Ekrem Başkan ‘Ya Kanal ya İstanbul’ dedi. Murat Kurum da ‘Biz Kanal İstanbul’dan vazgeçtik’ dedi. Bugün yine söylemiş, ‘Kanal İstanbul gibi bir gündemimiz yok.’ Oysa darbeden 21 gün önce, 27 Şubat günü, kendisi, Ulaştırma Bakanı, Sayın Erdoğan’la birlikte helikoptere binmişler. Önlerine haritaları açmışlar. Ulaştırma Bakanı anlatıyor. Kurum o videoda sen de varsın. Utanmadan sıkılmadan ‘Kanal İstanbul gündemimiz yok’ diye yalan atarsın. Yazıklar olsun sana da.
"Var mısın İstanbullu karar versin"
19 Mart’tan hemen sonra harekete geçip 28’i bir yerde ihaleler yapıp Sazlıdere Barajı’nı içme suyu olmaktan çıkarıp, ihanete yıkım kararı veren İSKİ’nin yetkililerini gözaltına alıp bir büyük operasyonu yapanlara şunu söylüyorum: Bu Kanalın maliyeti 65 milyar dolar. Bu parayla 1,5 milyon sosyal konut yapılabilir, tüm İstanbul depreme dirençli hale gelebilir. 1999’dan bugüne 470 deprem toplanma alanının 95 tanesine AVM yapan AKP iktidarıdır. Sekiz kere imar affı çıkarıp, çürük, yasak binalara yapı izni veren Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir. 6 Şubat’ta yaşanan depremde, seçimlere bir ay kala ‘Bir yıl içinde herkese ev vereceğim’ diyen, 650 bin konut vaat eden, 2 yıl 4 ay sonra halen bu konutların yüzde 30’unu bile vermeyen tek bir sorumlu vardır. Onun da adı; Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ekrem Başkan bir tweet attı. Erdoğan’a seslendi, ‘Ya Kanal, ya İstanbul’ dedi. ‘Var mısın yine İstanbullulara soralım?’ dedi. ‘Sandığı koy, referandum yapalım’ dedi. Biz de buradan Erdoğan’a sesleniyoruz: Kendine güveniyorsan, sandığı koy İstanbullunun önüne. İstanbullu karar versin ‘İstanbul mu, Kanal İstanbul mu?’ diye.
"İmamoğlu'nun içeride tutulmasının maliyeti"
Bu 19 Mart darbesi kara bir delik gibi 52,5 milyar dolar paramızı yuttu. Mehmet Şimşek, dünyanın dört bir yanından topladığı paraları bugünler için topladığını, bu darbe için topladığını itiraf etti. Oysa bu paranın Türk lirası karşılığı; 2 trilyon lira. Çiftçilerimizin bankalara olan borçlarını faizleriyle birlikte kapatmak için 1 trilyon yeter. Paranın yarısı, bütün çiftçileri borçtan kurtarırdı. Bu parayı emekliler için harcasaydık, 14 bin 500 lira olan emeklilerin maaşlarını 30 bin lira yapabilirdik. Şimşek’in darbe için harcadığı paranın 9’da 1’i bütün emeklilere yeterdi. Atanmayan 1 milyon öğretmenin hepsini atayabilir, 3 yıllık maaşlarını peşin yatırabilirdik. Anadolu’nun 100 farklı yerine bin 600 yataklı büyük devlet hastaneleri yapabilirdik. Bu, İmamoğlu’nun içeride tutulmasının maliyetidir. Bu, Türkiye’nin demokrasiden koparılmasının, tek adam rejimine razı edilmesinin maliyetidir. Bunlara para bulup da emekliye, köylüye, çiftçiye, esnafa para bulamayanlara yazıklar olsun. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, CHP’nin de içinde olduğu demokratların iktidarında, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığında böyle kötülüklere değil; işçiye, memura, çiftçiye ve gençlere kaynak ayıracağız. Söz veriyoruz.
"Bir Ekrem gider, bir milyon Ekrem geliriz"
Bugün Erdoğan yurt dışından döndü, grup konuşmasında baklayı dilinin altından çıkardı, ‘Bakın daha kaç Cumhuriyet Halk Partili, Cumhurbaşkanlığı yolunda telef olacak’ dedi. Bir diyor ki, ‘Ben Ekrem İmamoğlu’nu hapishaneye koydum. Onu telef ettim.’ Beni iyi dinle Erdoğan, sen İmamoğlu’nu telef edemezsin. Ama bu aziz millet İmamoğlu’nu taltif edecek, Cumhurbaşkanlığı makamına getirecek. ‘Hayvanlar telef oldu’ denir. Bana diyor ki, ‘Sen de o yola düşecek misin? Sen de telef olacak mısın?’ Ne beni, ne Ekrem Bey’i, ne bir CHP’liyi sen telef edemezsin. Ekilir, ekin geliriz. Ezilir, un geliriz. Bin gider, bin geliriz. Bir Ekrem gider, bir milyon Ekrem geliriz. Çünkü egemenlik milletindir. Patron millettir. Sen kimseyi ezemezsin. Sana ne kendimizi, ne bu milleti ezdirmeyiz.
"AK Parti artık bir vesayet odağıdır"
AK Parti’nin değerli seçmenleri artık geçmişte gönül verdiğiniz, belki üyesi olduğunuz, oy verdiğiniz Adalet ve Kalkınma Partisi artık iktidar partisi değil; bir vesayet odağıdır. 19 Mart’ta darbe yapılmış, bu darbe milletimiz tarafından püskürtülmüştür. Yıllarca askeri vesayetten şikâyet edenler, bugün bir başka vesayeti kurmaya çalışmakta ama milletimizden asla destek bulamamaktadırlar. Diyordun ki, ‘Bir ay geçsin insan içine çıkamayacaklar. Ailelerinin gözünün içine bakamayacaklar.’ Bak Erdoğan, tam karşındayım. 43 gün oldu. Ben buradayım, meydandayım. Başakşehirlilerin ve senin gözünün içine bakıyorum. Ben Saraçhane’deyim. Maltepe’deyim. Samsun’da, Yozgat’ta, Mersin’deyim. Bizim utanacak bir şeyimiz yok. Sen neredesin salon adamı Erdoğan, sen neredesin? Sen savcına güveniyorsan, ben başkanıma güveniyorum. Mahkemeyi TRT’den yayınlayalım. İftiralarınızı millet duysun, Ekrem Başkan’ın cevaplarını da. Var mısın? Hodri meydan. 31 yıllık diplomayı iptal ediyorsun.
"Sana meydan okuyoruz"
Pazar günü Ekrem Başkan dedi ki, ‘Genel Başkanım diplomamı aldılar. 45 yıllık babamın şirketini aldılar. 30 yıllık emeğimi elimden aldılar, ekmeğimi aldılar. Bir aile cüzdanım var. Korkarım ona da göz dikecekler.’ Ben de dedim ki, ‘Ekrem Başkan aile cüzdanına bakma. Türkiye’nin en büyük ailesi, Cumhuriyet Halk Partisi. Türkiye’nin en büyük ailesi, Türkiye’nin bütün demokratları seni bağrına basıyor. Sen Silivri’desin, sanki Esad’ın Sednaya Cezaevi gibi bütün muhalifleri koyduğu yerdesin.’ Biz Ekrem Başkan’ın da, Ümit Özdağ’ın da, Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın da özgürlüğünü, bütün siyasi tutsakların çıkmasını, adayımızın yanımızda, sandığımızın önümüzde olmasını istiyoruz. Erken seçim için meydanlar bizimdir, sokaklar bizimdir, mücadele bizimdir. Atadıklarınla sıcak salonlarda değil, bizim gibi bu ayazın ortasında İstanbul’un öbür ucunda koca bir meydanda Ekrem Başkan’ın yoldaşları sana meydan okuyoruz.
"Bu millet gücünü sana da ittifak ortağına da gösterecek"
Dünya siyaset tarihinin en büyük dayanışmasıyla 23 Mart’ta 15,5 milyon kişiyle Ekrem Başkan’ı aday gösterdik. Ardından dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasıyla hem adayımıza özgürlük istediğimiz, hem erken seçim talep ettiğimiz kampanyayı başlattık. İmzalar hızla toplanıyor. Tüm siyasi partilerin yöneticilerine, üyelerine gösterdikleri dayanışma için teşekkür ediyorum. Tüm vatandaşlarımızı sadece imza vermeye değil, imza föylerini alıp her bir sayfada 25 imzayla kampanyaya katılmaya davet ediyorum. Ne zaman ki Türkiye’deki seçmenlerin yarısından bir fazlası erken seçim istediği imzalarını atacak, bütün Türkiye, bütün dünya bu gündemi konuşacak. Bakmayın siz Sayın Bahçeli'nin dönüp de ‘100 milyon imza toplasanız ne yazar?’ demesine. Bu millet gücünü, sana da ittifak ortağına da gösterecek."
(SON)