(İSTANBUL) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik ikinci dalga operasyonlara tepki göstererek, "Karşınızda 15 yaşındaki bir kızın kulağındaki küpeleri altın mı diye dedektörle bakıp, o küpeleri çıkartmaya çalışıp, sözde operasyonda ‘altın bulduk’ diyenler var. Küçücük bir çocuğun kartondan kumbarasından çıkan parayı ‘rüşvet parası’ diye göstermeye çalışanlar var. İşte ikinci dalga budur. Bunların ahlakı budur, vicdanı budur. Cumhuriyet Halk Partisi, bütün arkadaşlarımızın ahlakına, onuruna, temizliğine kefildir. Hepsinin yanındayız aslan gibi arkalarındayız" ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin İstanbul Başakşehir'de düzenlediği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinginde yaptığı konuşmada, Başakşehir'de umudu, uyanışı ve direnişi gördüğünü belirterek, "Artık orası onun kalesi, burası bunun kalesi yok. Artık Kadıköy de bizim, Başakşehir de bizim, Yozgat da bizim, Mersin de bizim. And olsun ki söylüyorum, artık o eski siyaset yok. Hiç kimsenin kalesi malesi yok. Artık kaleler gönüllerle fethedilmiştir. Başakşehir milletin kalesidir. CHP'nin kaleleri de millete feda olsun. AK Parti'nin kaleleri de bu güzel gönüllü insanlarca fetholsun. Hep beraber olunsun. Omuz omuza olunsun. Bu meydanda sosyal demokratlar, muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, liberal demokratlar, Kürt demokratlar, İstanbul'un bütün demokratları omuz omuza hepinize selam olsun. Hepinize helal olsun" dedi. Özel, şunları kaydetti:
"Milli iradeye yapılmış bir darbedir"
"Herkes bilsin ki 19 Mart'tan beri yapılanlar ne sadece Cumhuriyet Halk Partisi'ne, ne sadece Ekrem Başkan'a yapıldı. Herkes bilsin ki yapılanlar Türkiye'deki siyaset kurumuna, dolayısıyla muhalefetiyle, iktidarıyla tüm siyasi partilerde emek veren herkese, o siyasi partilere gönül veren herkese, sandığa gitsin gitmesin, bir gün sandık başına giderek ‘değiştirebilirim’ hissinde olan herkese, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emaneti sandığa, milli iradeye yapılmış bir darbedir.
"Darbeyi kılıfına uydurmak için bir kumpas dosyası hazırladılar"
Bu darbeyi kılıfına uydurmak için bir kumpas dosyası hazırladılar. O ilk dalgada, işi gizli tanıklara dayandırdılar. Geçmişte İstanbul'un rantını siyasetlerine sermaye edenler, İstanbul'dan yola çıkıp tüm Türkiye'deki siyasetlerini bu kente karşı işlenmiş kent suçlarından finanse edenler, İstanbul için ‘vaktiyle biz bu şehre çok ihanet ettik’ diye itiraf edenler, kişi kendinden bilir işi davasıyla bir başsavcıya ‘git bak elinle koymuş gibi bulacaksın’ dediği bir iftira dosyasını teslim ettiler. Gizli tanıklarıyla birçok iftira, birçok yalanla dolu bir dosya hazırladı. Ancak o gizli tanıklar iddiaları somut delil ile desteklemeyince, bu sefer döndüler yandaş müteahhitlerinden iftiracı şikayetçiler yaratmaya çalıştılar. Onların da ne somut bir delili, ne ‘gördüm’ demeleri, ne ‘benden biri istedi demeleri’ mümkün değildi. ‘Öyle duydum, Mış muş’ dediler. Savcının işine gelecek somut tek bir şey söyleyemediler.
"Attıkları yalan kimsede karşılık bulmadı"
En sonunda çare, içeride tuttukları arkadaşlarımızı tehdit etmek, şantaj yapmak, onları birbirine karşı yalancı şahit noktasına getirmek gibi bir kötülüğe yeltendiler. İlk dalgada ellerinde üç gizli tanık vardı; Meşe, Ladin ve Çınar isminde üç odun. İkinci dalgada da üç gizli tanık var. Bu sefer Şahin, Doğan, Kartal diye üç hayvan bulmuşlar. Yine yalan, yine iftira, yine kumpas. Bu sefer öyle bir hale düştüler ki dosya tel tel döküldü. Attıkları yalan kimsede karşılık bulmadı.
Ekrem Başkanın Özel Kalemini, on yaşındaki evladı evdeyken alıp getirdiler. Kendisine ‘Bu plakalı araba sizin mi?’ diye sordular. Cevap veriyor, ‘Benimdir efendim’. ‘Bu araba 2021- 2022 yıllarında İpsala Sınır kapısından çıkmış. Bu araba nereye gitti? Araban ile yurtdışına para mı kaçırdınız? diye soruluyor. ‘2021-2022’de araba ne yaptı bilmem. Ben arabayı ikinci el olarak 2023 Aralık'ta aldım’ diyor Kadriye Hanım.
"Aslan gibi arkalarındayız"
İSKİ Daire Başkanımız, Erdoğan döneminde İBB’ye girmiş. Dememişiz ki, ‘AK Parti döneminde girmiş’. Liyakatli bir insan, görevine devam ettirilmiş hatta terfi ettirilmiş. Kanal İstanbul çılgınlığı çıkınca kaçak yapılara göz açtırmayıp bunlara işlem başlatınca, Erdoğan’ın kendi göreve başlattığı İSKİ Daire Başkanına gözaltı yaptılar. İSKİ‘nin Genel Müdürü kendisinden yasaya aykırı ruhsat talep eden birisine ruhsat vermediği için, hatta bunu Ankara’ya sorup oradan da ruhsat verilemez belgesini verdiği için tehdit edildi. ‘Gelip senin kafana sıkacağım’ denildi. Devlete başvuruldu, koruma alındı. Devletin tehditlerinden dolayı İSKİ Genel Müdürümüzü korumaya aldığı saldırganın ifadesiyle Şafak Bey’i gözaltına aldılar. Trolün biri çıkıyor İmar AŞ Genel Müdürü Onur Soytürk hakkında diyor ki, ‘Kayınpederin 2024’te senin adına Atina’ya para götürdü, rüşvet taşıdı’. Soytürk‘ün kayınpederi 2021 de vefat etmiş. İşte karşınızda 15 yaşındaki bir kızın kulağındaki küpeleri altın mı diye dedektörle bakıp, o küpeleri çıkartmaya çalışıp, sözde operasyonda ‘altın bulduk’ diyenler var. Küçücük bir çocuğun kartondan kumbarasından çıkan parayı ‘rüşvet parası’ diye göstermeye çalışanlar var. İşte ikinci dalga budur. Bunların ahlakı budur, vicdanı budur. Cumhuriyet Halk Partisi, bütün arkadaşlarımızın ahlakına, onuruna, temizliğine kefildir. Hepsinin yanındayız aslan gibi arkalarındayız.
"19 Mart darbesinin icazetini Trump‘tan aldılar"
Bunlar milletin sofrasından kalktılar Trump‘ın sofrasına oturdular. 19 Mart darbesinin icazetini Trump‘tan aldılar. Ne diyor Trump, ‘Severim onu. İyi anlaşırız, bizim çocuktur.' Aynı Kenan Evren ve arkadaşlarına 12 Eylül darbesinde ‘bizim çocuklar’ dedikleri gibi. Trump, ‘Gazze’yi boşaltacağım, oraya Las Vegas yapacağım’ diyor. Tayyip Erdoğan susuyor. Trump, ‘Güney Kıbrıs’ı, Türki Cumhuriyetler tanıyacak’ diyor. Büyükelçiler atanıyor, bunlar susuyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin üçüncü Genel Başkanı, Kıbrıs Barış Harekat’ın Karaoğlanı, Filistin’de Yaser Arafat’ın can yoldaşı, Bülent Ecevit’in çizgisi neresiyse biz de oradayız. Bunlar 6. Filo gelince ona selam duranlardır. Bizler Filistin’de, Filistin için savaşan, 6. Filo’yu denize döken, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yoldaşlarıyız. Bir tarafta Kıbrıs işgal altındayken bütün dünyaya karşı dik duran, Kıbrıs’ı savunan, Kıbrıs’ı kurtaranlar, bir tarafta Trump korkusuyla Kıbrıs’ı satanlar var. Tek bir talebi var Trump‘tan. ‘Türkiye’de iktidar elimden gidiyor. Yenemeyeceğim bir rakibim var. Dört kez yarıştık, dört kez yendi beni. Cumhurbaşkanı adayı olursa beni yenecek, Türkiye Cumhuriyeti’nin başına geçecek. Ona darbe yapacağım bana ses çıkartma. Kıbrıs da Filistin de senin olsun’ diyen Erdoğan var karşımızda, Öyle bir kötülükle karşı karşıyayız ki oturdukları sofralarda her akşam aynı menü var. Bir tabak yalan, bir tencere iftira, üzerinde birazcık gizli tanık sosu var. İçi boş dosyalar, MASAK raporları o sofranın peçeteleri olmuş ama o mutfakta pişenlere artık bu aziz milletin midesi kaldırmıyor, yemiyor bunları.
"Yalandan başka sarılacak hiçbir şey bulamadılar"
Açıyoruz valizi içinde rahmetli Kadir Topbaş’tan kalma sinyal kesici jammerlar var bunu görünce parayı unutuyorlar, jammer konuşuyorlar. Bugün Erdoğan çıkmış diyor ki, ‘Jammer nedir söylesen onu bile bilmezler’. Ama kendi grup toplantısından çıkarken korumaları valizde jammerları çekip çekip götürüyor. Hiç utanmıyorlar. Bugün Tayyip Bey’in grup toplantısında valizler çıkıyor bir günden, bir güne ‘o valizde para var’ demedik. ‘Jammer niye vardı?’ demedik ama öyle bir çaresizlik içerisindeler ki öyle perişan oldular ki iftiradan başka, yalandan başka sarılacak hiçbir şey bulamadılar."
(SÜRECEK)