Haber: Melis Yıldırım - Kamera: Gurbetelli Yalçın
(ANKARA) - Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Ossowski, Avrupa Günü vesilesiyle Ankara’da düzenlenen resepsiyonda, “İlişkilerimizi güçlendirmek ve daha iyi hale getirmek için, iki taraf olarak da üzerimize düşen görevler var. Çünkü tango yapmak için iki kişi gerekiyor” dedi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Zeki Levent Gümrükçü, “Elbette tango iki kişiyle yapılır. Bu nedenle AB’nin de ilişkilerimizi yeni bir seviyeye taşımak ve nihai hedefe ulaştırmak için aynı heyecan ve kararlılığı göstermesini umuyoruz.” dedi.
AB’nin temellerinin atıldığı 9 Mayıs Avrupa Günü, AB Türkiye Delegasyonu’nun ev sahipliğindeki resepsiyon ile bugün Ankara CerModern’de kutlandı. Resepsiyona Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Bozay, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın yanı sıra çok sayıda yabancı misyon temsilcisi katıldı.
Resepsiyondan önce Ortak Mirasımız temalı dijital fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı. Sergi açılışından sonra AB-Türkiye Delegasyonu Başkanı Thomas Ossowski ve eşi Anjellica Ossowski konukları karşıladı. İstiklal Marşı ve Avrupa Birliği Marşının okunmasını açış konuşmaları takip etti.
Kolay bir dönemden geçmediklerini ancak 1950’de Avrupa masasının etrafında toplananlar için de kolay bir dönem olmadığını belirten Ossowski, “Onlar, ideal koşulların oluşmasını beklemediler ve o koşulları kendileri yarattılar. Gösterdiler ki en zor denilen yol bile aşılabilir, şayet o yolu birlikte yürürsek.75 yıl önce Robert Schuman ve yoldaşları, vizyona dayanan bir gelecek yarattı ve onu bizlerin önüne koydu. Şimdi sıra bizde” dedi.
“AB ve Türkiye olarak ortaklığı seçtik”
Ossowski, geriden bıraktıkları yıl boyunca Avrupa ile Türkiye’yi birleştiren kültürel ortaklık köklerini kutladıklarını, ortak kimliğin, ayrışmaların üstesinden geleceği fikri etrafında toplandıklarını ve kimliğin bir duvar değil bir köprü olduğunu anımsadıklarını belirtti. Büyükelçi Ossowski devamında, “Müttefikliklerin yer değiştirdiği, artan belirsizliklerle dolu bir dünyada, AB ve Türkiye olarak biz, ortaklığı seçtik. AB ve Türkiye yan yana, AB’ye aday ülke olarak, NATO müttefiki olarak ve kenarda oturup izleyen değil, barışa şekil veren komşular olarak” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü suç teşkil eden saldırı savaşının durmak zorunda olduğunu vurgulayan Ossowski, Gazze’deki acıların dinmek zorunda olduğunu ve bunların ortak birer sorumluluk olduğunu dile getirdi. Ossowski sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çin’den sonra en yüksek sayıda Schengen vizesi alan grubu Türk vatandaşları”
“AB ve Türkiye, ekonomik olarak da birlikte büyüyor. Üyesi olan devletler sayesinde AB, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı, en büyük yabancı doğrudan yatırımcısı, mali iş birliğinde en büyük donörü. Çin’den sonra en yüksek sayıda Schengen vizesi alan grubu Türk vatandaşları oluşturuyor. Ve Türkiye, üzerinde mutabık kalınan ölçütleri karşıladığında, tüm aday ülkelerde olduğu gibi, vizesiz seyahat mümkün olabilecektir.
İnsanlarımız arasında çok daha fazla bağ kurmak istediğimiz için çok daha fazla sayıda Türk öğrenci üniversitelerimizde eğitim görüyor; çok daha fazla sayıda Türk araştırmacı enstitülerimizde ve yüksek teknoloji şirketlerimizde çalışıyor. Her geçen gün paylaşımlarımızı, ortak projelerimizi ve birbirimize verdiğimiz ilhâmı daha da güçlendiriyoruz
“Tango yapmak için iki kişi gerekiyor”
Türkiye’nin genç beyinleri ve dinamik şirketleri yalnızca yarının Avrupası’nı oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda bugünkü Avrupa’nın dokusunun da bir parçasını oluşturuyor. Yollarımız her geçen gün, daha fazla birbirine çıkıyor. Ama ilişkilerimizi güçlendirmek ve daha iyi hale getirmek için, iki taraf olarak da üzerimize düşen görevler var. Çünkü tango yapmak için iki kişi gerekiyor. Kısa ve öz olarak şunu söylemek istiyorum. Bu yolculuğu mümkün kılan değerleri unutursak, güçlü bir gelecek inşa edemeyiz. Bu değerler AB’nin DNA’sını oluşturuyor: Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlük. Birer slogan olarak değil, sadece laf olsun diye değil, yaşayan ilkeler olarak. Tıpkı bir toplumun nefes almasını, büyümesini ve gelişmesini sağlayan temiz hava gibi. Bunlara ihtiyacımız var. Yalnızca Avrupa’da değil. Yalnızca Türkiye’de değil. Her yerde ve herkes için. Çünkü bunlar mutluluğumuzun, refahımızın ve büyümemizin ana temelleri.”
“Halkımızın vize engeline takılması iş birliğimizin ruhuna ters düşmekte”
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş şöyle konuştu:
“Avrupa’da yüzyıllarca süren çatışma ve savaşların ardından birleşik Avrupa idealine ulaşmak için kurulan AB’ye üyelik, Türkiye’nin stratejik amaçlarından biridir. Avrupa Komisyonu 2024 yılı Türkiye raporunda ifade edildiği üzere Türkiye, AB için kilit bir ortak ve aday ülkedir. Avrasya’da, Orta Doğu’da, Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortam sağlanmasında vazgeçilmez bir rolü olan Türkiye ile iş birliğinde ve karşılıklı yarara dayalı bir ilişki geliştirilmesinde AB’nin stratejik çıkarı bulunmaktadır. Bu bağlamda ülkemiz 1959 yılından beri tam üye olma yolunda ilerlemektedir. Zaman zaman ortaya çıkan ve her iki tarafın da eksikliklerinden kaynaklanan sınamalara karşı hem Türkiye hem de AB için bu üyeliğin büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu muasır medeniyetler seviyesine ulaşma ideali ile uyumlu olan bu üyeliğin bir an önce gerçekleşmesi gerektiğine yürekten inanıyorum.
Avrupa ruhunun da temeli olan evrensel değerler demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ülkemizde de tam manasıyla yerleşmesi açısından bu üyelik önem arz etmektedir. Türkiye 4 milyona yakın sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Onların temel ihtiyaçlarını eğitim, sağlık, korunma, barınma ihtiyaçlarını karşılıyor ve sosyoekonomik destek sağlıyor. Türkiye’nin AB üyesi olmasının avantajlarından faydalanmadan AB adına bu yükü kaldırması sürdürülebilir değildir. AB’nin beşinci büyük ticaret ortağı olmasına ve adaylık statüsü çerçevesinde sosyal, kültürel, bilimsel ve sportif bağları bulunmasına rağmen halkımızın AB ülkelerine gitmede vize engeline takılması aramızdaki anlaşmalara ve iş birliğimizin ruhuna ters düşmektedir ve bir an önce düzeltilmelidir.”
“Ne Türkiye ne de AB iş birliklerinden doğan sinerjiden mahrum kalmayı göze alabilir”
Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Gümrükçü, bugünün özel bir gün olduğunu çünkü sadece bir siyasi projenin kuruluşunu değil, aynı zamanda bir zamanlar çatışmalarla bölünmüş bir kıtanın umut, direnç ve birliğini de simgelediğini belirtti. 75 yıl önce, 9 Mayıs 1950 tarihinde Schuman Bildiri’nin, daha sonra AB’ye dönüşecek olan yapının temelini attığını belirten Gümrükçü sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kalıcı barışın zorla değil, iş birliğiyle sağlanabileceği yönünde cesur bir vizyondu bu. İşte bu vizyon, sadece antlaşmalar ve kurumlar değil, aynı zamanda güven, diyalog ve demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ortak değerlere olan bağlılık üzerine inşa edilmiş bir Birlik doğurdu. Bu değerler o zaman olduğu kadar bugün de geçerli ve hayati önemde.
Az önce Thomas ile birlikte Avrupa Günü fotoğraf sergisinin açılışını yapma ayrıcalığına sahip olduk ve bana göre bu sergi, Türkiye ile Avrupa’yı siyaset ve ekonominin ötesinde birbirine bağlayan ortak kültürel mirasımızın güçlü bir hatırlatıcısı niteliğindeydi. Ortak Miras, hepimiz için ortak bir gelecek inşa etmede ve tarih boyunca paylaştığımız yolculuğun gerçek doğasını anlamada son derece önemlidir. Bugün bizi siyasi ve ekonomik olarak birleştiren şeyler, aynı zamanda sahip olduğumuz ortak siyasi ve ekonomik değerler, çıkarlar ve güvenlik kaygıları açısından da büyük bir öneme ve anlam derinliğine sahiptir.
Aslında bu hep böyleydi, zira Türkiye ile AB arasında çok sayıda konuda sağladığımız entegrasyon ve Türkiye’nin 1960’ların başından bu yana devam eden AB üyeliği hedefi bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.
Avrupa güvenlik mimarisinin büyük bir dönüşümün eşiğinde olduğu, hatta belki de yeniden inşa edildiği, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan liberal uluslararası ekonomik düzenin ciddi şekilde sınandığı bir dönemdeyiz. Böyle bir zamanda, geleceğe dair aynı kaygıları ve hedefleri paylaşan AB ile Türkiye, ilişkilerinin her bir sütununu yeniden gözden geçirmek ve bu ilişkinin barındırdığı muazzam potansiyeli tam anlamıyla gerçekleştirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmalıdır. Artık ne Türkiye ne de AB, iş birliklerinden doğan sinerjiden ya da bu yönde kaçırılacak fırsatlardan mahrum kalmayı göze alabilir. Türkiye’nin bu uzun yolculuğun bir sonraki ve belki de en umut verici aşamasına başlamak için hazır ve istekli olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
“AB’nin ilişkilerimizi yeni bir seviyeye taşıması için aynı kararlılığı göstermesini umuyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da defalarca vurguladığı gibi, AB üyeliği Türkiye için stratejik bir hedef olmaya devam etmektedir ve biz, bu uzun süredir devam eden hedefi iki taraf için de karşılıklı fayda sağlayacak şekilde gerçekleştirmek adına gereken her şeyi yapmaya kararlıyız. Elbette tango iki kişiyle yapılır. Bu nedenle AB’nin de ilişkilerimizi yeni bir seviyeye taşımak ve nihai hedefe ulaştırmak için aynı heyecan ve kararlılığı göstermesini umuyoruz.
“Umudumuz bu çok boyutlu diyaloğun sürdürülebilir bir zemine oturtulması”
Bu yönde bazı umut verici ilk işaretlerin olduğunu memnuniyetle belirtmek isterim. Örneğin, Bakan Fidan’ın bugün aramızda olamamasının nedeni, uzun bir aranın ardından Varşova’da düzenlenen AB-Gymnich Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılıyor olmasıdır. Son altı yıl içinde ilk defa Brüksel’de Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog Toplantısı yapıldı ve bu, ticaret ve yatırımlar açısından daha geniş ve derin bir iş birliği için büyük umutlar doğurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki gün sonra Ukrayna’daki savaşın adil ve kalıcı bir şekilde sona erdirilmesine yönelik çabalar bağlamında Avrupa güvenliğinin geleceğinin ele alınacağı bir başka Avrupa liderleri toplantısına katılacak. Umudumuz Türkiye ile AB arasındaki bu çok boyutlu diyaloğun daha yapılandırılmış ve sürdürülebilir bir zemine oturtulması ve ardından somut ortak adımlara ve eylemlere dönüşerek, giderek daha parçalı ve öngörülemez hale gelen bir dünyada Türkiye ve AB’nin istikrar ve iş birliği güçleri olarak birlikte hareket etmelerini sağlamasıdır.”