Haber: Kadir DEVİR - Kamera: Cemal Berk AYTEKİN
(ANKARA) - Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "1 Mayıs emeğin kardeşliğin birliğin dayanışmanın günüdür. 1 Mayıs emekçinin, sesinin sözünün yükseldiği gündür. 1 Mayıs dünya mazlumlarıyla dayanışmanın günüdür. 1 Mayıs emeği istismar edenlere kaosa, kargaşaya hizmet edenlere karşı dur deme günüdür. 1 Mayıs küresel ifsat (düzeni bozma, karışıklık çıkarma, karıştırma) şebekelerine karşı, LGBT borazanlarına karşı sus deme günüdür. Gelir dağılımında adaleti haykırmak, alın terinin değerini korumak için buradayız" dedi.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde Memur-Sen'e bağlı Eğitim-Bir-Sen, Sağlık-Sen, Diyanet-Sen, Büro Memur-Sen, Bem-Bir-Sen, Toç-Bir-Sen, Bayındır Memur-Sen, Enerji Bir-Sen, Birlik Haber-Sen, Ulaştırma Memur-Sen, Kültür Memur-Sen çalışanları Ankara Anıtpark'ta bir araya geldi.
"Grev Hakkı İstiyoruz", "Yaşasın 1 Mayıs" yazılarının yer aldığı alanda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 1 Mayıs'ın LGBTİ+ savunucularına "sus" deme günü olduğunu savunarak, şunları kaydetti:
"1 Mayıs emeğin kardeşliğin birliğin dayanışmanın günüdür. 1 Mayıs emekçinin, sesinin sözünün yükseldiği gündür. 1 Mayıs dünya mazlumlarıyla dayanışmanın günüdür. 1 Mayıs emeği istismar edenlere kaosa, kargaşaya hizmet edenlere karşı dur deme günüdür. 1 Mayıs küresel ifsat şebekelerine karşı, LGBT borazanlarına karşı sus deme günüdür. Gelir dağılımında adaleti haykırmak, alın terinin değerini korumak için buradayız.Krizlerin faturasının emekçiye kesilmemesi için insan onuruna yaraşır bir çalışma ortamı ve iş ortamı için, adam gibi sendika yasası için, doğru düzgün kamu personel sistemi için, vergide adalet için buradayız. Bugün burada sadece emek, ekmek için değil aynı zamanda insan onur ve haysiyetini savunmak için toplandık.''
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları nedeniyle hükümetleri göreve çağıran Yalçın, şöyle konuştu:
''Emperyalistler, siyonistler coğrafyamıza demokrasi vaadiyle kan, gözyaşı, ölümler, soykırım getirdiler. Coğrafyamız kan ağlıyor. Artık dişe diş, çeliğe çelik, yumruğa yumruk demenin zamanı. İsrail güçten anlar hükümetlerden kınama değil, ambargoyu yıkacak, soykırımı yıkacak irade bekliyoruz. BM’den istatistik açıklamayı değil, müdahale etmeyi bekliyoruz. Merak ediyoruz, uluslararası toplum İslam ülkeleri soykırımı durdurmak için neyi bekliyorlar? Ülkeler olarak yerel politiğiniz yere batsın, siyasi dengeleriniz, ulusal çıkarlarınız yere batsın hepsinin canı cehenneme.''
''Ailenin evlilik yoluyla kadın ve erkekten oluştuğu anayasal güvence altına alınsın''
"Aile tanımı değişsin, ailenin evlilik yoluyla kadın ve erkekten oluştuğu anayasal güvence altına alınsın" diyen Yalçın, şu görüşleri dile getirdi:
''Emeğimizin hakkını almak, sosyal adaleti sağlamak için varız. Değerlerimizi korumak, aileyi savunmak toplumu ayakta tutmak için varız. Kültürümüze, aile değerlerimize yapılan saldırılara karşı set çekmek, inancımız örfümüz, geleneğimizi küreselcilere moda ile deforme etme, sosyal medyayla tarumar etmeye, gençlerimizi köklerinden koparmaya ailemizi çürütmeye çalışan sapkın lobilere karşı durmaya onların karşısında bilinçli olmaya onun için örgütlenmeye ihtiyaç var. Bazı sendika görünümlü odaklar onların taşeronluğunu yapıyor okullarda tahtaları mora boyayarak çocuklara LGBT propagandası yapmaya çalışıyorlar. Kimse bu milletin çocuklarını ifsat etmeye kalkmasın. Kimse eğitim ortamlarımı kamuyu provake etmeye kalkmasın. İdeoloji taşeronluğu yapmasın, sendikacılık yapsın emeğin ekmeğin peşinde koşsun. Aile yapımızı çökertmeye çalışıyorlar, aile meselesi beka meselesi. Tehlike görüldü 2025 yılı Aile Yılı olarak ilan edildi. Aile Anayasal koruma altına alınsın diye başlattığımız imza kampanyamız sürüyor. Bu kampanyayı büyüteceğiz aileye anayasal güvenceye aldıracağız. Biz aileyi savunmaya, nesli korumaya devam edeceğiz. Aile tanımı değişsin, ailenin evlilik yoluyla kadın ve erkekten oluştuğu anayasal güvence altına alınsın. Aileyi kriminalleştiren, mahremiyeti yok eden, sapkınlığı özendiren gündüz kuşağı programlar diziler, dijital yayınlar, sosyal medya saldırıları görülsün ve bunlara adam gibi yaptırım getirilsin müsade edilmesin. Aile ve çocuk yardımı sembolik olmaktan çıksın çalışanların sorunları görülsün, insan yavrusuna manda yavrusundan daha fazla teşvik verilsin. Doğum ve süt izinlerinin süresi artsın, kreş yardımı yapılsın. Aile dostu vergi polikasına geçilsin. Aile sembolik değil, gerçekten önemsensin.
''Enflasyonun nedeni memur maaşları değil''
Nüfus hızımızın düştüğü ifade ediliyor. 1.5’in altına doğru gerilediğimiz tehlikesi her fırsatta dile getiriliyor. ‘Çocuk sayısını artırmalıyız’ diyenlere kamu görevlileri ‘ücretler düşük, kiralar, çocuk bakım giderleri ve eğitim masraflarının yüksek olduğu bir zamanda tavsiye uymanın değil, günü kurtarmanın derdindeyiz’ diyor. Hakemin verdiği zam aza koysan dolmuyor, doluya koysan taşmıyor. Siyasi iktidar ekonomi yönetimi ise bu tabloyu görmüyor. Bu adaletsiz gidişe dur demeli, alım gücümüz yükseltilmeli bunun için enflasyon düşürülsün, fiyat istikrarı sağlansın diyoruz. Ama bu emekçiyi, sabit gelirliyi ezerek zorlayarak yapılmasın. Müsebbibi olmadığımız enflasyonun faturası bize kesilmesin. Enflasyonun nedeni memur maaşları değil.
"Bu ciddiyetsizlik devlete yakışıyor mu? Onun için toplu sözleşme yasası bir an önce değişmeli"
Adam gibi bir toplu sözleşme yasası olmalı, adam gibi bir masa kurulmalı. Toplu sözleşme görüşmeleri tutanağa değil, suya yazılıyor. Devletin dili yazıdır, müzakerelerin teminatı tutanaktır. Tutanaksız bir sistem olur mu? Bu ciddiyetsizlik devlete yakışıyor mu? Onun için toplu sözleşme yasası bir an önce değişmeli. Toplu sözleşme kararları yargı konusu yapılıyor, garabete bakar mısınız? İdari kararla toplu sözleşme emeğimiz bypass ediliyor. Toplu sözleşmenin ne ciddiyeti ne de özerkliği kaldı. Toplu sözleşme kazanımlarımız Tasarruf Genelgesi’ne konu edildi, böyle bir şey toplu sözleşmenin ciddiyetine yakışır mı? Birileri bize bunu izah etsin. Toplu sözleşmede masada bulunup imza atanlar daha sonra bakıyoruz genelgeyle kararlara tırpan atıyorlar, olmaz. Bu tıkanıklığı aşmanın yolu Sendika Yasası’nı yeniden ele almaktan ve günün koşullarına uyarlamaktan geçer. Kamu personel sistemi mevcut haliyle sorun yaratıyor. Kamu personel sisteminde revizyona ihtiyaç var. Kamuda ücret, unvan, yetki, sorumluluk skalası bozuldu. Bu durum çalışma barışını tehdit ediyor. Açıkça söylüyorum insanlar aldığından değil, yanındakinin aldığını gördüğünden ortaya çıkan kıyastan ve tuhaflıktan rahatsız. Ücret dengesizlikleri ya güçlü bir kamu personel sistemi revizyonuyla giderilmeli ya da yeterli bütçe ayrılarak toplu sözleşme masasının süresi uzatılarak, yasası değiştirilerek, müzakereye fırsat verilerek düzelmesinin yolu açılmalı. Biz Memur-Sen’iz, üzüm yeme derdi olanları bağcı dövme derdi olmayanlarız. Biz kaldırım taşı sökmeyen, içine vandalistleri, teröristleri, anarşistleri sokmayanlarız. Biz Memur-Sen’iz, vesayete papuç bırakmayan darbecilerle kavgadan kaçmayanlarız, korkmayanlarız."