Haber: Seyfi ÇELİKKAYA

(YOZGAT)- Yozgat Bozok Üniversitesi tarafında düzenlenen "Osmanlı'dan Cumhuriyete Yozgatlı devlet adamları" konulu panele katılan TBMM eski başkanlarından, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek, burada yaptığı konuşmada, “Cumhuriyet olmasaydı, Cumhuriyet kurulmasaydı, İmparatorluklar çağının sonu gelmişti zaten, küllerinden biz cumhuriyeti orta yere çıkartmasaydık, bugün halimiz nice olurdu” dedi.

Yozgat Belediyesi Büyük Sinema ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele ilgi yoğun oldu. Akademisyenler, Yozgatlı olan devlet adamlarından ‘Yusuf Ziya Yozgatlı, Akif Mehmet Paşa, Çapanoğlu Süleyman Bey, Süleyman Sırrı İçöz’ hakkında bilgi vermeden önce, açılış konuşmaları yapıldı.

Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar’ın selamlama konuşmaları sonrasında kürsüye davet edilen TBMM eski başkanlarından, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek, noksanlık olarak gördüğü üç konuya değinirken, şunları söyledi:

“Türkiye'nin her tarafında bir noksanlık olarak gördüğüm üç şeyin hatırlatmasını yapıp, bu üç şeyi de bizlere kazandıranları da rahmetle, şükranla anlamamız lazım. Bu kazanımlardan bir tanesi, milli mücadeledir. Eğer milli mücadeleyi bu millet başarıyla kazanmasaydı, biz bugün bu toplantıyı burada yapamazdık, halimizin nice olacağını çevremizde yaşanan, devlet yokluğunda, Suriye’de, Irak’ta, başka yerlerde ne perişan hale gelip, günlük hayatını devam ettirebilmek için nerelere kaçtıklarını, sığındıklarını görerek, milli mücadelenin kıymetini anlamamız lazım. Onun için milli mücadele sadece bizim için değil, bugün 208 civarındaki dünyadaki pek çok ülkenin sömürgeleşmekten kurtulup, bağımsızlığını kazanmasında işte bu aziz milletin başarılı mücadelesi örnek teşkil etmiştir, kaynak teşkil etmiştir. Ben onları övünmek için söylemiyorum, resmi görevlerim sebebiyle gittiğim ülkelerde de bunu bizzat çoğu zaman duymuş bir evladınız olarak ifade ediyorum.

Onun için Milli Mücadele'nin bütün kahramanlarını başta aziz Atatürk, silah arkadaşları ve Yozgatlı hemşehrilerim dahil olmak üzere rahmetle anıyoruz, anmalıyız. Bunun için sadece bu salondaki belli sayıdaki insanla anmamız yetmiyor, çocuklarımızın da iyi bilmesi gerekiyor. Bizim çocuklarımız Michael jackson’ı, bilmem filancayı biliyor ama bilgi yarışmalarında ne devlet büyüklerimizi biliyor, ne ilim, irfan sahiplerimizi biliyor. Bu da hepimizin yüzünü kızartıyor. Hepinizin sorumlulukları var, en başta siyasetçiler olarak bizim var ama anne-baba olarak, aile ilişkileri olarak, öğretmenler olarak, devletin kurumları var. Bunda her birisinin sorumluluğu var. Bu sorumluluk birilerine ciro edilecek bir sorumluluk değildir, bunun kıymetini bilmek lazım.

İkincisi Cumhuriyettir. Cumhuriyet olmasaydı, Cumhuriyet kurulmasaydı, İmparatorluklar çağının sonu gelmişti zaten, küllerinden biz cumhuriyeti orta yere çıkartmasaydık, bugün halimiz nice olurdu. Bu cumhuriyeti de iyi anlamamız, iyi bilmemiz ve bunu kökleştirip, daha da kurumsallaştırmamız lazım. Bu da bizim ikinci kazanımımız.

Üçüncüsü demokrasidir. Bakın demokrasinin olmadığı yerlerde huzur da yok, barış da yok, oraların insanlarının ne halde yaşadıklarını hep beraber biliyoruz, görüyoruz. Dolayısıyla bu güç kazanma, siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, dini yorumlarımız nasıl olursa olsun, mesleğimiz, meşrebimiz ne olursa olsun bu üç kazanıma sahip çıkmak ve bunları daha da kökleştirmek, bunları bize kazandıranlara da her vesileyle rahmet okumak gerekmektedir.”

“Üniversitelerimizde ciddi eksiklikler var”

Üniversiteler bilgi üreten kurumlar olduğunu ve ciddi eksikliklerinin bulunduğuna vurgu yapan Çiçek, “'El atına binen ya düğünde iner ya bayramda iner’ bu Yozgat atasözüdür. Elin elde ettiği bilgiyle, elin icat ettiği bilgiyle bu coğrafyada varlığınızı, bağımsızlığınızı koruyamazsınız. En sıkıntılı zamanlarda, onu vermem, bunu vermiyorum, değerinin üç katı, beş katı para da verseniz şunu size vermiyorum dediği anda hoşafın yağı eksilir, yapabileceğiniz hiçbir şey olmaz. Onun için üniversiteler başkalarını ürettiği bilgiyi tekrar eden değil, kendi çabasıyla, kendi gayretiyle, kendi üretimlerini, Türkiye’yi uluslararası camiada üst sıralara çıkarmada bilgi üreten merkezlerin başında gelir, bu yönüyle de üniversitelerimizde ciddi eksiklikler var, ilk 500’e giren Türk üniversiteleri arasında fazla bir üniversite yok” diye konuştu. 

“Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz”

Türkiye’nin güçlü devlet, güçlü millet olabilmesi için kendi üretimine ağırlık vermesi gerektiğini aktaran Çiçek, konuşmasını şöyle tamamladı:

“İki cihan harbi yaşamış veya çok büyük savaşlardan çıkıp da sonra toparlanmış, bugün dünya çapında üretim yapan, hepimizin evinde onların malzemeleri var, ürettikleri var, önümüzdeki telefonlardan tutun, kullandığınız telefonları, bilgisayarları var. Bunların hepsi iki cihan harbi görmüş, Kore savaşlarını yaşamış ülkeler. Onlar üretiyor, biz bunları kullanıyoruz. Böylesine bir ülkenin bağımsızlığı da tehlikeye girer, geleceği de tehlikeye girer. Nitekim bu sıkıntıları zaman zaman yaşıyoruz. En önemli silahları yapmak istediğimizde, Kanada diyor ki, 'ben motoru vermem'. Almanya diyor ki, şunu vermem, öteki bunu vermem, beriki bem şu yazılımı vermem ama biz istediğimiz kadar büyük millet olalım. Bugün de büyük olmak mecburiyetindeyiz. Burada neyi demek istiyorum; eğer bu coğrafyada ebediyete kadar yaşayacaksan, Allah'ın izniyle öyledir, burası bizim ebedi vatanımızdır, borcumuzdur, hepimizin görevi budur. O zaman yapmamız gereken iş, elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz. Bu da Yozgat’ın atasözü. Elden gelenle biz devlet çarkını, millet olacaksak kendi kazanımlarımıza bakmamız gerekiyor. Biz üniversiteyi, çok yerde gördük, bir tüketim gurubu olarak görüyoruz. Ne kadar öğrenciniz var, 23 bin, 25 bin. 25 bin tüketici, çorba satacağız, kebap satacağız, pasta vereceğiz, ayakkabı, gömlek vereceğimiz bir tüketici grubu olarak görmek yerine, milletimizin de hepimizin de ümidi olarak bu gençlere sahip çıkıp, bu kurumlara sahip çıkıp, bunları en yukarı noktalara götürmemiz gerekiyor.”

Kaynak: ANKA