SEDNAYA'DA İNFAZLAR NASIL YAPILIYORDU?
Af Örgütü’nün raporuna göre, Sednaya Hapishanesi’nde mahkumlar hücrelerinden toplu olarak çıkarılarak asılarak infaz ediliyordu. Haftada bir ya da iki kez gerçekleştirilen infazlar, 50 kişilik gruplar halinde yapılırken, kimliklerin gizlendiği ve infazların tamamen gizlilik içinde gerçekleştirildiği belirtildi.

MAHKUMLAR İÇİN ÖLÜM NE ANLAMA GELİYORDU?
Tanık ifadelerine göre, mahkumlar için ölüm bir kurtuluş olarak görülüyordu. Bir tanık, cesetlerin taşındığı “et dolabı” adı verilen büyük beyaz bir alanı gördüğünü ve bu taşımaların yaklaşık yarım saat sürdüğünü belirtti. Mahkumların birbirlerinin sırtına bakarak yürüdüğünü söyleyen tanık, infazların ardından mahkumların artık acı çekmeyeceği düşüncesiyle mutluluk hissettiğini aktardı.

Sednaya Hapishanesi’nde mahkumların işkence ve infaz süreçleri için iki farklı alan bulunuyordu.

Beyaz Oda: İnfazların gerçekleştirildiği alan.

Kırmızı Oda: İşkencelerin yapıldığı bölüm.

Kırmızı Oda’da mahkumlar elektrik şoku, aç bırakma, susuz bırakma, çıplak arama ve toplu tecavüz gibi yöntemlerle sistematik işkenceye maruz kalıyordu. Tanık ifadelerinde, mahkumların birbirlerine tecavüze zorlandığı da belirtildi.

Suriye İnsan Hakları alanındaki verilere göre, Sednaya Hapishanesi’nde 111 bin kişi kaybolmuş durumda. Bu kişilerin akıbeti bilinmezken, yakınları hala onları bulmak için mücadele veriyor. Zorla kaybedilen bu kişiler için uluslararası toplumdan adalet çağrıları yükseliyor.

Af Örgütü, yaşananların tekrarını önlemek için adalet ve hesap verebilirlik ilkelerinin ön planda tutulması gerektiğini vurguladı. Örgüt, yeni dönemde insan hakları ihlallerinin önüne geçilmesi için uluslararası hukukun işletilmesi gerektiğini ifade etti.

Sednaya Hapishanesi’nde yaşananlar, Suriye iç savaşının en karanlık dönemlerinden biri olarak tarihe geçti. Mahkumların ve kaybolanların hikayesi, insanlık adına adaletin sağlanması için uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyor.