Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Bağımsızlık Günü ve Türkiye-Azerbaycan-Pakistan Üçlü Zirvesi için gittiği Azerbaycan'dan dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Erdoğan, bir gazetecinin Kafkasya'da Azerbaycan-Ermenistan barışıyla ilgili süreç, Zengezur Koridoru'nun ne aşamada olduğu ve "Laçın Koridoru"nun açılmasıyla ilgili soru üzerine şu değerlendirmede bulundu:
"Biz artık Güney Kafkasya'da çatışmayı değil huzuru ve barışı görmek istiyoruz. Bölgede sağlanacak kalıcı barış herkese kazandıracaktır. Bizler Azerbaycan-Ermenistan arasında bir barışın ufukta görünmesinden memnunuz. Bu süreci yakından takip ediyoruz. Gereken katkıyı da sunuyoruz. Sağlanacak barış Azerbaycan-Ermenistan ve ülkemiz için de değerli olacaktır. Biz de Ermenistan ile dikkatli bir normalleşme sürecini yaşıyoruz. Hem barış hem normalleşme sağlandığında ülkelerimizin bundan kazançlı çıktığını göreceğiz. Yani bu konuda en ufak bir endişe söz konusu değil. Zengezur konusuna gelince… Zengezur Geçişi, Azerbaycan için yalnızca Nahçıvan ile kara bağlantısı değil aynı zamanda Türkiye üzerinden Türk dünyasına uzanan yeni bir entegrasyon hattıdır. Bu geçişin kısa sürede açılması Kafkasya'daki ulaşım ve enerji altyapısını da güçlendirecektir. Komşumuz İran'ın da bölgemizde huzura, barışa, kalkınmaya hizmet edecek bu adımlara destek vermesini bekliyoruz. Bu ‘kazan-kazan’ ikliminden onların da faydalanmasını, doğrusu isteriz. Atılan her adım, açılan her kapı, koridor, ekonomik kazanç sağlayacağı gibi, zamanla ülkeleri birbirine daha çok yakınlaştıracaktır."
"Umarım barış çabalarımız neticesinde arzuladığımız uzlaşmaya varırız"
Rusya-Ukrayna savaşındaki yeni sürece ilişkin değerlendirmesi ve barışın ne kadar uzak olduğu sorusu üzerine Erdoğan şöyle konuştu:
"Rusya-Ukrayna Savaşı yalnızca iki ülke arasında değil, küresel aktörlerin dahil olduğu çok katmanlı bir krize dönüştü. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Rusya'daydı. Moskova'da yaptığı görüşmeler neticesinde bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bir açıklama yaptı. Lavrov, Rusya ve Ukrayna arasında ikinci tur görüşmelerin İstanbul’da yapılmasını istediklerini söyledi. Bu sayede İstanbul barışı süreci inşallah yeniden başlayacak. Lavrov'un bu açıklaması hafife alınmamalı. Bu açıklama barış umudumuzu artırmıştır. Barış için çabalamaya devam ediyoruz, edeceğiz. Hem Rusya hem Ukrayna ile temas halindeyiz. Yakaladığımız ivmeyi bir kalıcı barış fırsatı olarak görüyoruz. Her görüşmemizde bütün muhataplarımıza bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini hatırlatıyoruz. Kapı aralanmışken, kapıyı kapatmayalım diyoruz. Çözüm yolu daha fazla diyalog, daha fazla diplomasiden geçiyor. Biz bütün diplomatik gücümüzü ve potansiyelimizi barış için kullanıyoruz. Bölgemizdeki bu büyük yangını söndürmek, hem insani bir görev hem ülkemizin çıkarınadır. Umarım barış çabalarımız neticesinde arzuladığımız uzlaşmaya varırız. Yaşanan dört yıllık süreçte tüm dünya şunu görmüş oldu, bu savaş Avrupa'nın güvenlik mimarisini ve özellikle enerji politikalarını kökten değiştirdi. AB'nin Rusya'ya enerji alanındaki bağımlılığını azaltmak için yeni arayışlara girmesi, Türkiye gibi enerjide transit ülkelerin jeopolitik değerini artırmıştır."
"Süreci zehirlemek isteyenlere karşı dikkatliyiz"
Erdoğan, "PKK terör örgütü silah bırakmaya başladı mı? Bu bağlamda fesih kararından sonra terör örgütünün açıklamalarını ve gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yine bu bağlamda SDG-Şam ilişkilerinde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz" soruları üzerine şunları kaydetti:
"Suriye'nin toprak bütünlüğü üniter yapısı ve milli birliğinin mutlaka korunması lazım. Varılan mutabakatı olumlu karşıladığımızı ifade etmiştik. Görüyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri hala oyalama taktiklerine devam ediyor. Bundan vazgeçmeleri şart. Alınan kararların uygulamasını takip ediyoruz. Aslolan sözlerin mutabakattaki takvime uygun şekilde hayata geçirilmesidir. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile görüşmelerimiz bu yönde oldu. Terörsüz Türkiye sürecinde sorun, sıkıntı görünmüyor. Gelişmeler güzel, olumlu istikamette devam ediyor. Birkaç çatlak sese rağmen, verilen mesajlar gayet makul, müspet ve yapıcı. Tabii her yeni aşamada umutlarımızla birlikte yükümüz de artmakta. Arkadaşlarımızın Suriye ile görüşmeleri devam ediyor. Süreci zehirlemek isteyenlere karşı dikkatliyiz. Onlara fırsat vermeyeceğiz. Çünkü amacımız çok net. Bu amaç, Türkiye'ye yıllarca zaman kaybettiren, en değerli hazinemiz olan insanlarımızı yitirmemize neden olan, Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ süren bu terör sorunundan kurtulmaktır. Bunda bugüne kadar hiç almadığımız mesafeyi şu an itibarıyla kat etmiş bulunuyoruz. İnşallah Terörsüz Türkiye hedefimize ulaşacağız. Ne yapıyorsak, ülkemiz Türkiye için yapıyoruz. Ne yapıyorsak, milletimizin huzuru ve selameti için yapıyoruz. Milletimizi rahatsız edecek bir pazarlığın içinde asla olmayız. Biz milletimize güveniyoruz, biz kardeşliğin gücüne güveniyoruz."
"CHP'nin her zamanki 'istemezük' yaklaşımı, bu işte de kendini gösterdi"
Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili sorunun ardından şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yeni ve sivil bir anayasa milletimize verdiğimiz söz. Bundan geri adım yok. Bu sözü sadece biz vermedik. Nice konuşanlar oldu ve hepsi 'Sivil anayasa, sivil anayasa' dediler. Seçim meydanlarında hemen hemen bütün partiler ve liderler milletimize yeni anayasa vadetti. Peki gelinen bir nokta var mı, yok. Çünkü sözü veriyorlar ama attıkları adım yok. Biz bu konuda somut adımlar attığımız gibi hazırlıklarımızı yaptık. Bu hazırlıklar yeni anayasa konusunda bir altyapı oluşturdu. Görevlendirdiğimiz ekip inşallah çok titiz bir çalışma yapacak. Şu an itibarıyla siyasi çıkarların ötesinde, ülkemizi Türkiye Yüzyılı’na taşıyacak uzun soluklu bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Bu konuyla ilgili 11 arkadaşımızı görevlendirdim. Önümüzdeki günlerde inşallah bu çalışmaları başlatacaklar. Vesayetçi izlerden arınmış, demokratik meşruiyeti güçlendirecek, hak ve özgürlükleri güvence altına alacak bir metin olsun istiyoruz. Mevcut anayasa dili zaten problemli. Biz bu tür problemleri olan bir anayasa değil, bunlardan arındırılmış sade, anlaşılır, uygulamaya dönük bir anayasa hazırlayalım istiyoruz. Bu hukukçu arkadaşlarımız, mesela Serap Yazıcı Özbudun hocamız gibi isimler zaten anayasa üzerinde çalışması olan kişiler. Onlarla birlikte bu çalışmaları yürütelim istiyoruz. Biz iyi niyetliyiz ve karşımızda da hüsnüniyetli bir yaklaşım bekliyoruz. Diyoruz ki ‘Gelin millete verdiğimiz sözü beraberce yerine getirelim.’ Çünkü anayasa, bir partinin değil, milletin tamamını kapsayan bir toplumsal sözleşme niteliğindedir. Bu yüzden en geniş mutabakatı burada arıyoruz. Maalesef CHP'nin her zamanki ‘istemezük’ yaklaşımı, bu işte de kendini gösterdi. Siyaset toplumun tümü etrafında şekillenir. Eğer CHP'de uzlaşmacı bir yaklaşım ortaya koyarsa biz onlarla niye çalışmayalım, çalışırız. Ama ne yazık ki böyle bir yaklaşım söz konusu değil."
"Bahçeli'nin şahsıma yönelik sözlerinden onore oldum"
Kendisinin Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili açıklamaları üzerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin değerlendirmesi sorulan Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Burada söylediğimiz şu; bizim yeni anayasadan muradımız kendimize alan açmak, bireysel menfaat sağlamak, kendimizi bir yerlere taşımak değil. Bunu bir defa önceden açıklayayım. Biz yeni anayasayı Tayyip Erdoğan için değil, 86 milyon için istiyoruz. Bizim derdimiz var. Muhalefet ise bizi sürekli ‘şahsına yeni bir yol açmak için yeni anayasa istiyor’ şeklinde itham ediyor. Bunun kesinlikle bir tuzak olduğunu ifade etmem lazım. Biz Türkiye'nin geleceğine dair yükümlülüklerimizin bilincindeyiz. Adımlarımızı buna göre atıyoruz. Gündemdeki tartışmalara tarihi görev ve sorumluluklarımız ekseninde yaklaşıyoruz. Milletim beni Belediye Başkanı yaptı, Başbakan yaptı, Cumhurbaşkanı yaptı. Milletimiz bizi nerede görmek isterse, biz de orada olduk. Bugün de aynı hassasiyetle hareket ediyoruz. Bizim derdimiz makam odaları, koltuklar, unvanlar hiç olmadı. Bizim bir tek amacımız var o da aziz milletimize hak ettiği hizmeti vermek, büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etmek. Girdiğimiz her yarışa sadece milletimize güvenerek girdik. Bugün de yarın da yine milletimize kulak vereceğiz. İstikametimizi onların çizdiği rota üzerinde şekillendireceğiz. Sayın Bahçeli'nin şahsıma yönelik sözleri için teşekkür ediyorum. Gerçekten büyük memnuniyet duydum, onore oldum. Sayın Bahçeli tecrübesiyle, birikimiyle Türk milliyetçiliğinin aksakalıdır. Kendisi Cumhur İttifakı'nın birlik ve beraberliği, devletimizin bekası için çok kıymetli bir duruş sergilemiştir. İttifakımız sadece seçim kazanmaya yönelik değil, Türkiye'nin geleceğini inşa etmeye dönük bir devlet vizyonudur. Cumhur İttifakı'nın temelinde karşılıklı güven, istikrar arzusu ve milli konularda ortak duruş yer almaktadır. Yolumuza bu şekilde güçlenerek devam ediyoruz."
"Mutlu evliliklerin yolunu açacak, sağlıklı nüfus artışını sağlamak için teşvikleri artıracağız"
Erdoğan, "Aile 10 Yılı" ile ilgili soru üzerine şöyle konuştu:
"'Aile 10 yılı' vizyonumuz sadece demografik bir strateji değil. Sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda köklü dönüşümler içeren kapsamlı bir devlet politikası olacak. Nüfus meselesi asla ihmal edilmemesi gereken stratejik bir konudur. Bunu hafife almamak gerekir. En büyük sermayemiz nüfusumuz, ama bu konu maalesef hep bir kenara atıldı. Nüfus meselesi ülkemizin geleceğini doğrudan ilgilendiren bir mevzudur ve ciddiyetle ele alınması gerekir. Toplumun temeli olan aile kurumuna yönelik gizli-açık saldırıların farkındayız. Geleceği inşa etmek istiyorsanız aileyi büyütmek ve güçlendirmek zorundasınız. Biz bu zamana kadar hangi başarıyı elde etmişsek, dinamik nüfus yapımız ve güçlü aileler sayesinde mümkün olmuştur. Bundan sonra aile yapımızı güçlendirecek ve dinamik nüfus özelliğimizi koruyacak tedbirler almak zorundayız. Toplumları felakete sürükleyen, aileleri paramparça eden sapkınlıklardan, kötü alışkanlıklardan ailelerimizi korumak için elimizden gelenin ötesine geçeceğiz. Özellikle doğurganlık hızımızdaki gerileme, tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor. Buna kulak tıkayamayız. Türkiye’nin genç nüfus avantajını sürdürebilmesi için aile kurumunun desteklenmesi, doğurganlık oranlarının artırılması ve aile yapısının güçlendirilmesi gerekiyor. Nüfusun yaşlanması sadece Türkiye’nin değil, birçok gelişmiş ülkenin karşı karşıya olduğu bir krizdir. Bu yüzden biz bu süreci beklemeden önleyici politikalarla karşılamak istiyoruz. Aile kurumunu güçlendirirken güçlü aileler kurmak için gençlerimizin önüne çıkan engelleri kaldıracağız. Mutlu evliliklerin yolunu açacak, sağlıklı nüfus artışını sağlamak için teşvikleri artıracağız. Aile odaklı sosyal destekler, doğum teşvik paketleri, kreş ve eğitim altyapısı yatırımları, konut ve istihdam destekleri bu çerçevede uygulamaya konulan ana tedbirlerimiz. Sosyal devlet olmanın bir gereği olarak aileyi güçlendirmek, korumak ve yüceltmek zorundayız. Ekonomik ve sosyal destek projelerimizi artırarak devam ettireceğiz. Azalan doğum oranlarının emek piyasasında daralma, sosyal güvenlik sistemine yük ve üretim kapasitesinde düşüş gibi zincirleme sorunlara neden olabileceğinin farkındayız. Bu riskleri bertaraf etmek için bugün alacağımız önlemler, geleceğin refah düzeyini belirleyecek. Bu politikalarla, orta vadede doğurganlık oranlarında gözle görülür bir artışı hedefliyoruz. Böylece sadece nüfus artışı değil, güçlü ve sağlıklı aile yapısının sürdürülebilirliği de teminat altına almış olacağız."